|
Kütüphane Eğitimle ilgili her türlü bilgi ve dökümana ulaşabilirsiniz |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
12.Ağustos.2023, 21:12 | #1 |
Durumu | Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - D Harfi 672) dad; (isim) baba, babacığım Dad, do you allow me to go out? (Babacığım, dışarı çıkmama izin verir misin?) 673) daily; (sıfat, isim) s.; günlük, güncel, gündelik i.; günlük gazete, gündelikçi He likes to read daily newspapers. (Günlük gazeteleri okumayı sever.) 674) damage; (fiil, isim) f.; zarar vermek, hasar vermek, zedelemek i.; zarar, hasar It seems that this will cause serious damage to the country’s economy. (Bu, ülke ekonomisine ciddi zarar verecek gibi görünüyor.) 675) dance; (fiil, isim) f.; dans etmek, oynamak i.; dans, oyun Would you like to dance with me? ( Benimle dans etmek ister misiniz?) 676) danger; (isim) tehlike, risk Polarbears are in danger because of the melting of the glaciers. (Kutupayıları, buzulların erimesi nedeniyle tehlike altında.) 677) dangerous; (sıfat) tehlikeli, riskli Bungee-jumping is a dangerous sport. (Bungee jumping tehlikeli bir spordur.) 678) dare; (isim, fiil) i.; cesaret, yiğitlik f.; cesaret etmek, meydan okumak How dare you talk to me like that? (Benimle bu şekilde konuşmaya nasıl cesaret edersin?) 679) dark; (isim, sıfat) i.; karanlık, koyu renk s.; koyu, kara, belirsiz, esrarengiz It is dark outside, you can’t go now. (Dışarısı karanlık, şimdi gidemezsin) 680) darkness; (isim) karanlık, belirsizlik, gizlilik The sun goes down and the dark falls. (Güneş batıyor ve karanlık çöküyor.) |
12.Ağustos.2023, 21:13 | #2 |
Durumu | Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - D Harfi 681) data; (isim) veri, girdi, bilgi This data was collected from 55 countries. (Bu veri 55 ülkeden toplandı.) 682) date; (fiil, isim) f.; randevuya çıkmak , flört etmek i.; tarih, randevu , flört edilen kişi He is dating with a girl who is three years younger than himself. (Kendinden üç yaş küçük bir kızla çıkıyor.) 683) daughter; (isim) kız evlat She loves her daughter more than anything. (Kızını her şeyden çok sever.) 684) day; (isim) gün, gündüz, dönem I will see see you another day. (Başka bir gün görüşürüz.) 685) dead; (sıfat) ölü, cansız, sönük Her dead body laid on the bad. (Ölü bedeni yatağın üzerinde serili duruyordu.) 686) deal; (fiil, isim) f.; ilgilenmek, iş yapmak i.; anlaşma I have a lot of work to deal with. (İlgilenmem gereken çok iş var.) 687) dealer; (isim) satıcı, dağıtıcı, bayi, iskambilde kağıtları dağıtan , He is an antique dealer. (O bir antika satıcısı.) 688) dear; (isim, sıfat) i.; sevgili, sevilen kimse s.; değerli, sayın, kıymetli, pahalı Dear Sarah, I am writing you after a long time. (Sevgili Sarah, sana uzun bir süreden sonra yazıyorum.) 689) death; (isim) ölüm, vefat ,ölü The death of her mother deeply affected her. (Annesinin ölümü onu derinden etkiledi.) 690) debate; (fiil, isim) f.; tartışmak, münakaşa etmek , çekişmek i.; tartışma, fikir çatışması, müzakere We should debate this issue at the meeting. (Bu meseleyi toplantıda tartışmalıyız.) |
12.Ağustos.2023, 21:13 | #3 |
Durumu | Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - D Harfi 691) debt; (isim) borç, verecek He left the country without paying his debts. (Borçlarını ödemeden ülkeden ayrıldı.) 692) decade; (isim) onluk, on yıl The contract is renewed every decade. (Sözleşme her on yılda bir yenileniyor.) 693) decide;(fiil) karar vermek, kararlaştırmak, hükme bağlamak She decided to live in England after her graduation. (Mezun olduktan sonra İngiltere’de yaşamaya karar verdi.) 694) decision; (isim) karar, irade, yargı I respect your decisions. (Kararlarına saygı duyuyorum.) 695) deck; (isim, fiil) i.; güverte, deste, üst kısım f.; süslemek, bezemek Jack was the only person on the deck at that night. ( Jack o gece güvertedeki tek kişiydi.) 696) declare;( fiil) beyan etmek, ilan etmek, bildirmek, açıklamak Russia declared war on USA. (Rusya ABD’ye savaş açtı.) 697) decline; (fiil, isim) f.; geri çevirmek, reddetmek , alçalmak i.; gerileme, alçalma, düşüş The number of the foreign tourists to Turkey declined by 5% last year. (Türkiye’ye gelen yabancı turist sayısı %5 azaldı.) 698) decrease; (fiil, isim) f.; azaltmak, azalmak, düşüş göstermek, inişe geçmek i.; azalma, eksilme, düşüş The number of the students decreased from 400 to 360 this year. (Bu yıl öğrenci sayısı 400’den 360’a düştü.) 699) deep; (sıfat, zarf) s.; derin, dalgın, boğuk (ses için) , koyu (renk için) zf.; içten The little cat fell into a deep pit. (Küçük kedin derin bir çukurun içine düştü.) 700) deeply; (zarf) içten, derinlemesine, derinden Breath deeply to relax. (Rahatlamak için derin nefes al.) |
12.Ağustos.2023, 21:22 | #4 |
Durumu | Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - D Harfi 701) deer; (isim) geyik Most male deer have antlers. (Çoğu erkek geyiğin çatal boynuzu vardır.) 702) defeat; (fiil, isim) f.; mağlup etmek, yenmek i.; yenilgi,mağlubiyet, bozgun The army was defeated in one hour. (Ordu bir saat içersinde mağlup edildi.) 703) defend; (fiil) savunmak, müdafaa etmek, korumak Politicians defend themselves well. (Politikacılar kendilerini iyi savunurlar.) 704) defendant; (isim) sanık, davalı The person who is accused of commiting a crime is called defendant. (Suç işlemekle itham edilen kişiye sanık denir.) 705) defense; (isim) savunma, defans oyuncusu He is a defense player in the football team. (Futbol takımında defans oyuncusu.) 706) defensive; (sıfat) koruyan, koruyucu, savunma amaçlı, defansif It is an example of defensive war. (Bu, bir savunma savaşı örneğidir.) 707) deficit; (isim) kasa açığı, açık hesap They are working hard to make up for the deficit. (Açığı telafi etmek için çok çalışıyorlar.) 708) define; (fiil) tanımlamak, tarif etmek, açıklamak Some terms are diffucult to define. (Bazı terimleri tanımlamak zordur.) 709) definitely; (zarf) kesinlikle, tamamen, kuşkusuz I definitely remember what you said on the phone. (Telefonda ne dediğini kesinlikle hatırlıyorum.) 710) definition; (isim) tanım, tarif, açıklama The definition of beauty has no certain limits. (Güzellik tanımının kesin sınırları yoktur.) |
12.Ağustos.2023, 21:22 | #5 |
Durumu | Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - D Harfi 711) degree; (isim) derece, rütbe He was graduated from university with a degree. (Üniversiteden derece ile mezun oldu.) 712) delay; (fiil, isim) f.; ertelemek, gecikmek i.; erteleme, gecikme We are sorry for the delay. (Gecikme için özür dileriz.) 713) deliver; (fiil) teslim etmek, dağıtmak The postman delivered the letters to the houses. (Postacı, mektupları evlere dağıtı.) 714) delivery; (isim) dağıtım, teslim, sevkiyat The cargo company has not postal delivery on Sundays. (Kargo şirketinin paar günleri posta dağıtımı yok.) 715) demand; (fiil, isim) f.; talep etmek , istemek i.; talep, istek, rağbet She demanded for higher pay from her boss. (Patronun daha yüksek ücret talep etti.) 716) democracy; (isim) demokrasi Turkey is ruled by democracy. (Türkiye demokrasi ile yönetilir.) 717) Democrat; (isim) demokrat, halkçı Democrats are against Republican’s ideas. ( Demokratlar, Cumhuriyetçiler’in görüşlerine karşılar.) 718) democratic; (sıfat) demokratik Crime rates are relatively less in democratic societies. (Demokratik toplumlarda suç oranı nispeten daha azdır.) 719) demonstrate; (fiil) göstermek, gösteri yapmak, ispat etmek I will demonstrate how it works. (Size bunun nasıl çalıştığını göstereceğim.) 720) demonstration; (isim) gösteri, gösterim, ispat She went on a demonstration to support human rights. (İnsan haklarını desteklemek üzere bir gösteriye katıldı.) |
12.Ağustos.2023, 21:23 | #6 |
Durumu | Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - D Harfi 721) deny; (fiil) reddetmek, inkar etmek He denies attempting to murder his friend. (Arkadaşını öldürme girişiminde bulunduğunu inkar etti.) 722) department; (isim) departman, daire, bölüm, şube The police department has received new personnel. (Polis departmanı yeni personel aldı.) 723) depend; (fiil) bağlı olmak,bel bağlamak, güvenmek I don’t know when I can get there. It depends on the traffic. (Oraya ne zaman varırım bilmiyorum. Trafiğe bağlı.) 724) dependent; (isim, sıfat) i.; bağımlı kimse s.; bağımlı, muhtaç A child’s development is dependent on family and many other factors. (Bir çocuğun gelişimi ailesi ve diğer birçok faktöre bağlıdır.) 725) depending; (isim, zarf) i.; güveniş zf.; bağlı olarak Depending on others is an indicate of the lack self-confident. (Başkalarına bağlılık özgüven eksikliğinin bir göstergesidir.) 726) depict; (fiil, isim) f.; tasvir etmek, betimlemek, anlatmak, göstermek i.; tasvir, tanımlama Can you depict the house in your dream? (Hayalindeki evi tasvir eder misin?) 727) depression; (isim) bunalım, depresyon, durgunluk He fell into depression after fired. (İşten kovulduktan sonra depresyona girdi.) 728) depth; (isim) derinlik, derin yer The depth of the pool is about 3 metres. (Havuzun derinliği yaklaşık 3 metre.) 729) deputy; (isim) millet vekili, delege He was appointed as deputy from İzmir. (İzmir’den delege olarak atandı.) 730) derive; (fiil) türemek, -den elde etmek, kaynaklanmak, çıkarmak The new cream is derived from pine tree. (Yeni çıkan krem çam ağacından elde ediliyor.) |
12.Ağustos.2023, 21:23 | #7 |
Durumu | Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - D Harfi 731) describe; (fiil) tanımlamak, ifade etmek The woman was described as short and aged about 30 . (Kadın kısa boylu ve 30 yaşlarında olarak tanımlandı.) 732) description; (isim) tasvir,tanım, betimleme, tanımlama The mental pain is beyond description. (Zihinsel acı tanımın ötesindedir.) 733) desert; (fiil, isim, sıfat) f.; terk etmek i.; çöl, bozkır, yaban s.; ıssız, çorak The Sahara is the largest hot desert in the world. (Sahra, dünyadaki en büyük sıcak çöldür.) 734) deserve; (fiil) hak etmek, layık olmak She deserved a holiday this year. (Bu yıl tatili hak etti.) 735) design; (fiil, isim) f.; dizayn etmek , tasarlamak, düzenlemek i.; tasarım, dizayn, plan She designed the garden of the summer house. (Yazlık evin bahçesini dizayn etti.) 736) designer; (isim) tasarımcı, modacı She is a well known and talented fashion designer. (Tanınmış ve yetenekli bir moda tasarımcısıdır.) 737) desire; (fiil, isim) f.; arzu etmek, istemek, heveslenmek i.; arzu, istek, şevk He has a desire for power and money. (Güç ve parayı arzuluyor.) 738) desk; (isim) okul sırası , masa , kürsü, şube, büro The student fell asleep on the desk. (öğrenci, sıranın üstünde uyuyakalmış.) 739) desperate; (sıfat) çaresiz, umutsuz, ümitsiz He is desperate about his future and career. (Geleceği ve kariyeri konusunda ümitsiz.) 740) despite; (isim, edat) i.; kin, nefret ed.; rağmen, -e karşın Despite studying hard, he couldn’t pass the exam. (Çok çalışmasına karşın sınavı geçemedi.) |
12.Ağustos.2023, 21:24 | #8 |
Durumu | Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - D Harfi 741) destroy; ( fiil) imha etmek, ortadan kaldırmak , mahvetmek, harap etmek You have destroyed my hopes. (Hayallerimi mahvettin.) 742) destruction; (isim) yıkım, imha, tahrip etme,harap etme , mahvetme The destruction of the rainforests causes danger for animal species. (Yağmur ormanlarının tahrip edilmesi hayvan türleri için tehlike oluşturuyor.) 743) detail; (isim, fiil) i.; ayrıntı, detay f.; detaylandırmak, ayrıntılı olarak anlatmak We can examine the small details later. (Küçük detayları daha sonra inceleriz.) 744) detailed; (sıfat) detaylı, ayrıntılı, etraflı He gave me the detailed analysis of the report. (Raporun detaylı analizini verdi.) 745) detect; (fiil) saptamak, belirlemek, keşfetmek, belirlemek This test can help to detect the disease early. (Bu test, hastalığın erken saptanmasına yardımcı olabilir.) 746) determine; (fiil) kararlaştırmak, karar vermek, belirlemek Your goals determine your future. (Hedefleriniz geleceğinizi belirler.) 747) develop; (fiil) geliştirmek, gelişmek, ilerlemek Our main aim is to develop country’s economy. (Esas amacımız ülke ekonomisini geliştirmektir.) 748) developing; (sıfat) gelişen, gelişmekte olan Developing countries still have a lot of economic problems. (Gelişmekte olan ülkelerin hala birçok ekonomik sorunu var.) 749) development; (isim) gelişim, ilerleme, büyüme, gelişme China gained a quick development in technology. (Çin, teknoloji alanında hızlı bir gelişme gösterdi.) 750) device; (isim) aygıt, cihaz, alet, edevat This device is designed to ease daily life activities. (Bu alet günlük hayatta yaptığımız aktiviteleri kolaylaştırmak için tasarlanmıştır. |
12.Ağustos.2023, 21:24 | #9 |
Durumu | Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - D Harfi 751) devote; (fiil) adamak,kedini vermek He devoted himself to care of destitute children. (Kendini kimsesiz çocukların bakımına adadı.) 752) dialogue; (isim) diyalog, karşılıklı konuşma This story consists of dialogues. (Bu öykü diyaloglardan oluşuyor.) 753) die; (fiil, isim) ölmek, can vermek, vefat etmek, kıkırdamak i.; oyun zarı , damga Her mother died suddenly last week. (Annesi geçen hafta aniden vefat etti.) 754) diet; (isim, fiil) i.; diyet, rejim, perhiz f.;diyet yapmak , rejim yapmak If you don’t go off your diet, you can lose weight. (Diyetini bozmazsan 7kilo verebilirsin.) 755) differ; ((fiil) farklı düşünmek, aynı fikirde olmamak, değişiklik götermek I have to differ with you on this issue. (Bu konuda seninle aynı fikirde değilim.) 756) difference; (isim) fark, ayrılık Differences make the world more beautiful. (Farklılıklar dünyayı daha güzel yapar.) 757) different; (sıfat) farklı, değişik , başka türlü She goes different places for holidays. (Tatillerde farklı yerlere gider.) 758) differently; (zarf) farklı olarak, başka biçimde Men and women behave differently. (Erkekler ve kadınlar farklı biçimlerde hareket ederler.) 759) difficult; (sıfat) zor, zahmetli It is difficult to understand his thoughts. (onun düşüncelerini anlamak zordur.) 760) difficulty; (noun) zorluk She has difficulty in learning. (Öğrenme zorluğu yaşıyor.) |
12.Ağustos.2023, 21:27 | #10 |
Durumu | Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - D Harfi 761) dig; (fiil) kazmak, bellemek They dug in the garden to find gold. (Bahçeyi altın bulmak için kazdılar.) 762) digital; (sıfat) dijital, sayısal This digital clock is much better. (Bu dijital saat çok daha iyi.) 763) dimension; (isim) boyut, çap, ölçü,hacim Being a mother added a new dimension to her life. (Anne olmak, hayatına farklı bir boyut kattı.) 764) dining; (isim, sıfat) i.; yemek s.; yemek, yemekli The chairs in the dining room are made of wood. (Yemek odasındaki sandalyedeler ahşaptan yapılmış.) 765) dinner; (isim) akşam yemeği We invited Tom and Sue for dinner. (Akşam yemeğine Tom ve Sue’yu davet ettik) 766) direct; (fiil, sıfat) f.; yöneltmek, doğrultmak s.; direkt, doğrudan There are no direct flights to Beijing from here. (Buradan Pekin’e direkt uçuş yok.) 767) direction;(isim) yön, yönerge, doğrultu We are moving on the same direction. (Aynı yönde ilerliyoruz.) 768) directly; (zarf) doğrudan, direkt He drove directly to home after work. (İşten sonra doğrudan eve gitti.) 769) director; (isim) müdür, yönetici, yönetmen I want to talk to the director of the company. (Şirketin müdürü ile konuşmak istiyorum.) 770) dirt; (isim) kir, pislik, leke Clean the dirt of that car. (Şu arabanın kirini temizleyin.) |
Bookmarks |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - C Harfi | Dem | Kütüphane | 29 | 31.Temmuz.2023 21:12 |
Onurcan ve Sözlük Konuları | Candres | IRCMedya Sözlük | 2 | 28.Temmuz.2023 08:47 |
Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - B Harfi | Dem | Kütüphane | 14 | 27.Temmuz.2023 22:40 |
Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - A Harfi | Dem | Kütüphane | 22 | 27.Temmuz.2023 17:13 |
İrcMedya Sözlük Yorumlarına Gülmek | Candres | IRCMedya Sözlük | 3 | 18.Temmuz.2023 23:08 |