IRCMedya

Geri Git   IRCMedya > IRCMedya.Com - Kültür ve Sanat Dünyası > Kütüphane

Kütüphane Eğitimle ilgili her türlü bilgi ve dökümana ulaşabilirsiniz


Kullanıcı Etiket Listesi

Like Tree1Beğeni

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 27.Temmuz.2023, 15:35   #1
Durumu
Çevrimdışı
Dem
Umrumdışı...
 
Dem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Standart Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - A Harfi

1- a (herhangi) bir a book, a car , a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



2-abandon ; (fiil) terk etmek, bırakmak, vazgeçmek, yüzüstü bırakmak The children have been abandoned by their mother. (Çocuklar anneleri tarafından terk edildi.)



3-ability; (isim) yetenek, beceri, kabiliyet, hüner She has some musical ability. (Onun biraz müzik yeteneği var.)


4-able; (sıfat) yetenekli, hünerli, yapabilen, becerikli, You must be able to speak German for this job. (Bu iş için Almanca konuşuyor olabilmelisin.)



5-abortion; (isim) kürtaj, bebek aldırma,çocuk düşürme She decided to have an abortion. (O, kürtaj yaptırmaya karar verdi.) a woman’s right to abortion the country's strict abortion laws I've always been anti-abortion.



6- about; (zarf, edat) üzere, yaklaşık, hemen hemen,aşağı yukarı, hakkında (ed.) I was very sorry to hear about your sister. (Kardeşin hakkında duyduklarıma çok üzüldüm.)



7- above; (zarf, sıfat) zf; üzerine, yukarıda, üstünde ,üzerinde s.; yukarıdaki, yukarıda geçen The birds were flying above the clouds. (Kuşlar bulutların üstünde uçuyorlardı.)



8- abroad; zarf, sıfat) ---aboard: gemi, ucak vs icinde zf.; yurt dışında s.; dışarı, dış ülke , yurt dışı She worked abroad for a year. ( Bir yıl yurt dışında yaşadı.)



9- absence; (isim) bulunmama, yokluk, olmayış They didn’t notice his absence. (Onun yokluğunu fark etmediler.)



10) absolute; (isim, sıfat) i. ;mutlak s.; salt,mutlak, kati, kesin I want absolute silence during the lesson. (Ders süresince mutlak sessizlik istiyorum.)

Dem adlı kişinin imzası
Umrumdışı ツ

  Alıntı ile Cevapla
Alt 27.Temmuz.2023, 15:37   #2
Durumu
Çevrimdışı
Dem
Umrumdışı...
 
Dem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Standart Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - A Harfi

11) absolutely; (zarf) kesinlikle, mutlaka, tamamıyla, muhakkak It is absolutely an extraordinary situation. (Bu kesinlikle olağanüstü bir durum.)


12) absorb; (fiil) emmek,içine çekmek, soğurmak, özümsemek, anlamak Plants absorb oxygen. (Bitkiler oksijen emer.) to take in a liquid, gas or other substance from the surface or space around Let the rice cook until it has absorbed all the water. The cream is easily absorbed into the skin.



13) abuse; (isim, fiil) i.; suistimal, taciz f.; suistimal etmek, kötüye kullanmak, She suffered years of physical abuse. (Yıllarca fiziksel tacize uğradı.) the use of something in a way that is wrong or harmful SYNONYM misuse alcohol/drug abuse The system of paying cash bonuses is open to abuse (= might be used in the wrong way). The legal system is open to abuse.



14) academic; (isim, sıfat) i.; öğretim görevlisi s.; akademik, bilimsel The new academic year starts in October. (Yeni akademik yıl ekim ayında başlıyor.)


15) accept; (fiil) kabul etmek, kabullenmek, onaylamak She has decided not to accept the job. ( İşi kabul etmemeye karar verdi.)



16) access; (isim, fiil) i.; erişme, erişim, giriş f.; erişmek, You need a password to access the confidential information. (Gizli bilgilere erişmek için bir şifren olması gerek.)



17) accident; (isim) kaza , arıza, rastlantı, beklenmedik olay, kazara The accident happened at 5 a.m. (Kaza sabah saat 5’te oldu.)



18) accompany; (fiil) eşlik etmek, yanında olmak, , arkadaşlık etmek, yoldaşlık etmek Her husband accompanied her on the trip. (Gezide kocası ona eşlik etti.)



19) accomplish; (fiil) başarıyla tamamlamak, becermek, sonuçlandırmak, üstesinden gelmek Mission accomplished. (Görev başarıyla tamamlandı.) The first part of the plan has been safely accomplished. I don't feel I've accomplished very much today.



20) according; (isim, zarf) i.; uyma f.; uyarak, uygun olarak, -e göre, birseye bagli olarak Everything went according to his instructions. (Her şey onun talimatlarına uygun olarak ilerledi.)

Dem adlı kişinin imzası
Umrumdışı ツ

  Alıntı ile Cevapla
Alt 27.Temmuz.2023, 15:38   #3
Durumu
Çevrimdışı
Dem
Umrumdışı...
 
Dem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Standart Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - A Harfi

21) account; (isim, fiil) i.; hesap , hesap verme f.; açıklamak, hesap vermek, saymak I don’t have a bank account. (Banka hesabım yok.)


22) accurate; (sıfat) kesin, doğru, tam, hatasız, dakik This watch is not very accurate. (Bu saat çok doğru değil.)


23) accuse; (fiil) suçlamak, suçlamada bulunmak, itham etmek He accused him of lying. ( Onu yalan söylemekle suçladı.) accuse somebody of something to accuse somebody of murder/a crime accuse somebody of doing something She accused him of lying. be accused of something The government was accused of incompetence.


24) achieve; (fiil) başarmak, elde etmek, ulaşmak, üstesinden gelmek He had finally achieved great success. (Sonunda büyük başarı elde etti.)


25) achievement; (isim) başarı, başarma, elde etme,kazanım It was a remarkable achievement for such a young student. (Bu, böylesine genç bir öğrenci için olağanüstü bir başarıydı.)


26) acid; (isim, sıfat) i.; asit, ekşime s.; ekşi Acid can damage things. (Asit zarar verebilir.)


27) acknowledge; (fiil) to accept that something is true kabul etmek, kabullenmek, tasdik etmek, beyan etmek It is generally acknowledged to be wrong. (Bu genel olarak yanlış olarak kabul edilir.) She refuses to acknowledge the need for reform. I have to acknowledge the fact that I am partly responsible. It's a generally acknowledged fact. Most people acknowledge the existence of evil. syn. Admit, confess These words all mean to agree, often unwillingly, that something is true. admit to agree, often unwillingly, that something is true: It was a stupid thing to do, I admit.


28) acquire; (fiil) elde etmek, edinmek, kazanmak, sahip olmak She has acquired a good knowledge of History. (Tarih konusunda iyi derecede bilgi sahibi oldu.) to gain something by your own efforts, ability or behaviour to obtain something by buying or being given it How long will it take to acquire the necessary skills? I've suddenly acquired a stepbrother.


29) across; (fiil, edat, zarf) f.; boydan boya geçmek ed.; karşısında zf.;karşıdan karşıya The hospital is right across the bank. (Hastane bankanın tam karşısında.)


30) act; (fiil, isim) f.; davranmak, hareket etmek, rol oynamak, yalandan yapmak i.; yasa, eylem Don’t act like sorry. (Üzgünmüş gibi davranma.)

Dem adlı kişinin imzası
Umrumdışı ツ

  Alıntı ile Cevapla
Alt 27.Temmuz.2023, 15:39   #4
Durumu
Çevrimdışı
Dem
Umrumdışı...
 
Dem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Standart Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - A Harfi

31) action; (isim) eylem, aksiyon, dava, fiil, davranış Everyone must take responsibility for their actions. (Herkes davranışlarının sorumluluğunu almalı.)



32) active; (sıfat) etkin, faal, aktif, çalışkan She takes an active part in this project. (Bu projede aktif rol alıyor.)



33) activist; (isim) aktivist, eylemci The human rights activists are organizing a demonstration this week. (İnsan hakları aktivistleri bu hafta bir eylem düzenliyor.)



34) activity; (isim) etkinlik, faaliyet, işlem, fiil The club provides a wide variety of activities. (Klüp çok çeşitli aktiviteler sunmaktadır.)



35) actor; (isim) oyuncu, erkek oyuncu, aktör,artist, He is a world famous actor. (Dünyaca ünlü bir aktördü.)



36)actress; (isim) oyuncu, kadın oyuncu, aktris, artist She wants to be an actress when she grows up. (Büyüyünce aktris olmak istiyor.)



37) actual; (sıfat) asıl, gerçek, hakiki, doğru, aktüel The actual cost was higher than he expected. (Gerçek tutar beklediğinden daha yüksekti.)



38) actually; (zarf) aslında, fiilen, gerçekte, sahiden What did he actually say? (Gerçekten ne söyledi?)


39) ad; (isim) reklam, ilan, duyuru We put an ad in the local newspaper. (Yererl gazeteye reklam verdik.)



40) adapt; (fiil) adapte etmek, adapte olmak, uyarlamak, uymak, uyum sağlamak We should adapt quickly to the new system. (Yeni sisteme hızlıca uyum sağlamalıyız.)

Dem adlı kişinin imzası
Umrumdışı ツ

  Alıntı ile Cevapla
Alt 27.Temmuz.2023, 15:40   #5
Durumu
Çevrimdışı
Dem
Umrumdışı...
 
Dem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Standart Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - A Harfi

40) adapt; (fiil) adapte etmek, adapte olmak, uyarlamak, uymak, uyum sağlamak We should adapt quickly to the new system. (Yeni sisteme hızlıca uyum sağlamalıyız.)

41) add; (fiil) eklemek, ilave etmek, katmak , toplamak Do you want to add your name to the list? (İsmini listeye eklemek ister misin)



42) addition; (isim) ek, ekleme, ilave, toplama, katma , eklenti The last additions were done last night. (Son eklemeler dün gece yapıldı.)



43) additional; (sıfat) ek , ilave, ilaveten The company provided an additional 5 million dollars to this project.( Şirket, bu proje için ilave olarak 5 milyon dolar sağladı.)



44) address; (fiil, isim) f.; hitap etmek, konuşma yapmak, göndermek, değinmek, adres yazmak i.; adres, söylev, hitap, konuşma, speech I gave my address and phone number. (Adresimi ve telefon numaramı verdim.) The union leader gave a short but impassioned public address.



45) adequate; (sıfat) yeterli, uygun, kafi There is not an adequate supply of water in Africa. (Afrika’da yeterli su tedariği bulunmamakta.) The room was small but adequate. There is a lack of adequate provision for disabled students. He didn't give an adequate answer to the question.



46) adjust; (fiil) ayarlamak, uydurmak, uyarlamak, adapte olmak, I couldn’t adjust to living alone. (Yalnız yaşamaya uyum sağlayamadım.) Watch out for sharp bends and adjust your speed accordingly. This button is for adjusting the volume. The brakes need to be adjusted.


47)adjustment; (isim) ayar, ayarlama, uydurma, düzenleme, adaptasyon We should make a few adjustments to the project. (Projeye birkaç düzenleme yapmalıyız.) a small change made to something in order to correct or improve it I've made a few adjustments to the design. Some adjustment of the lens may be necessary. a change in the way a person behaves or thinks She went through a period of emotional adjustment after her marriage broke up. The process of adjustment to life in another country can be very difficult. There was a long period of adjustment under the new boss


48) administration; (isim) yönetim, idare, yöneticilik, idarecilik The school administration will organize a picnic at the weekend. ( Okul yönetimi hafta sonu bir piknik organize edecek.)



49) administrator; (isim) yönetici, idareci, müdür, The hospital administrator was suspended for a while. (Hastane yöneticisi bir süreliğine görevden uzaklaştırıldı.)



50) admire; (fiil) hayran olmak, beğenmek, I really admire your recent works. (Son çalışmalarınıza gerçekten hayranım.) Her work was much admired by critics. You have to admire the way he handled the situation. Actually, I greatly admire and respect him.

Dem adlı kişinin imzası
Umrumdışı ツ

  Alıntı ile Cevapla
Alt 27.Temmuz.2023, 15:41   #6
Durumu
Çevrimdışı
Dem
Umrumdışı...
 
Dem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Standart Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - A Harfi

51) admission; (isim) itiraf, kabul, giriş izni, teslim A lot of countries are applying for admission to the European Union. (Birçok ülke Avrupa Birliği’ne kabul için başvuruda bulunuyor. the act of accepting somebody into an institution, organization, etc.; the right to enter a place or to join an institution or organization
Hospital admission is not necessary in most cases. Hospital admissions for asthma attacks have doubled. the university admissions policy/office They tried to get into the club but were refused admission. She failed to gain admission to the university of her choice. Is there any charge for admission? There was a steady decline in cinema admissions during the 1960s. admission to something; countries applying for admission to the European Union


52) admit; (fiil) itiraf etmek, kabul etmek, izin vermek, teslim etmek Don’t be afraid to admit your mistakes. (Hatalarını itiraf etmekten korkma.) often unwillingly, that something is true SYNONYM confess She stubbornly refuses to admit the truth. Why don't you just admit defeat (= recognize that you cannot do something) and let someone else try? I hate to admit it, but I think he is right. Admit it! You were terrified! I'm almost ashamed to admit it, but I watch this show.



53)adolescent; (sıfat, isim) s.; ergen, ergenlik çağında olan, genç i.; yeni yetme, delikanlı Adolescents may have problems with their parents in this period. (Erkenlik çağındaki gençlerin bu dönemde aileleriyle sorunları olabilir.)


54) adopt; (fiil) evlat edinmek, benimsemek, kabul etmek, sahiplenmek A childless couple has adopted a baby. (Çocuğu olmayan çift, bir bebek evlat edindi.)



55) adult; (isim, sıfat) i.; yetişkin s.; ergin, yetişkin Why don’t you act like an adult? (Neden bir yetişkin gibi hareket etmiyorsun?)


56) advance; (fiil, isim) f.; ilerlemek, geliştirmek, gelişim göstermek i.; ilerleme, terfi Do you follow the recent advances in medical science? ( Tıp alanındaki son gelişmeleri takip ediyor musun?)



57) advanced; (sıfat) ileri, gelişmiş, ileri derecede England is an industrially advanced country. (İngiltere sanayi bakımından gelişmiş bir ülkedir.)



58) advantage; (isim) yarar, fayda, avantaj, You will have an advantage if you prepare well. (Eğer iyi hazırlanırsan avantajın olacak.)



59) adventure; (isim, fiil) i.; macera , serüven, risk f.; tehlikeye atmak, riske atmak She likes reading adventure stories. (Macera hikayeleri okumayı sever.)


60) advertising; (isim) reklam, tanıtım, reklamcılık Alcohol advertising has been banned. (Alkol reklamı yasaklandı.)

Dem adlı kişinin imzası
Umrumdışı ツ

  Alıntı ile Cevapla
Alt 27.Temmuz.2023, 15:44   #7
Durumu
Çevrimdışı
Dem
Umrumdışı...
 
Dem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Standart Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - A Harfi

61) advice; (isim) öğüt, nasihat, tavsiye,danışma I will give you some advice for this job. ( Sana bu iş için biraz tavsiye vereceğim.)



62) advise; (fiil) öğüt vermek, nasihat etmek, tavsiyede bulunmak, danışmak I advise you to be careful. (Size dikkatli olmanızı tavsiye ederim)



63) adviser; (isim) danışman, akıl hocası, rehber, kılavuz, müşavir You should find a special adviser for children’s education. ( Çocukların eğitimi için özel bir danışman bulmalısın.



64) advocate; (isim, fiil) i.; avukat, savunucu f.; desteklemek, müdafaa etmek , savunmak Many experts advocate that sleeping early is good for health. (Birçok uzman, erken uyumanın sağlık için faydalı olduğunu savunuyor.)



65) affair; (isim) mesele, vaka, ilişki She is having an affair with her colleague . (Meslektaşıyla ilişkisi var.) It's the story of a secret affair between a married teacher and her teenage student. The Whitewater affair was the biggest scandal of the decade. internal/external affairs



66) affect; (isim, fiil) i.; duygulanım, heyecan f.; etkilemek, duygulandırmak, gibi davranmak Her opinions affected my decision. (Onun görüşleri kararımı etkiledi.)



67) afford; (fiil) usually used with can, could or be able to satın almaya gücü yetmek, maddi gücü yetmek We can’t afford to go holiday this summer. (Bu yaz tatile gitmeye maddi gücümüz yetmez.) She can well afford to pay for herself. They couldn't afford to buy a house there. We can't afford to have children.



68) afraid; (sıfat) korkmuş, ürkmüş Are you afraid of darkness? (Karanlıktan korkar mısın?)



69) African; (isim, sıfat) i.; afrika, s.; afrika ile ilgili, afrikalı Her mother is an African and her father is a Japanese. (Annesi Afrikalı , babası ise Japon.)



70) African-American; (isim) afro-american afrika kökenli amerikalı He lives in America but he is actually an African-American. (Amerika’da yaşıyor ancak aslında afrikalı-amerikalı.)

Dem adlı kişinin imzası
Umrumdışı ツ

  Alıntı ile Cevapla
Alt 27.Temmuz.2023, 15:45   #8
Durumu
Çevrimdışı
Dem
Umrumdışı...
 
Dem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Standart Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - A Harfi

71) after; (zarf, sıfat) zf.; sonra, ardından, arkasından s.; sonraki, sonra gelen We will go shopping after lunch. (Öğle yemeğinden sonra alışverişe gideceğiz.)


72) afternoon; (isim) öğleden sonra I have a meeting on Monday afternoon. (Pazartesi öğleden sonra topantım var.)



73) again; (zarf) tekrar, yeniden, bir daha Can you say again? I couldn’t understand. (Tekrar söyler misin? Anlayamadım.)



74) against; (edat, zarf) ed.; karşı , aykırı, aleyhinde zf.; -e doğru, ters olarak That’s against the law. (Bu yasaya aykırı.)



75) age; (isim, fiil) i.; yaş, çağ f.; yaşlanmak,eskimek When I was your age, I was already finished school. (Senin yaşındayken okulu çoktan bitirmiştim.)


76) agency ; (isim) acenta, ajans We are working with the local travel agancy. (Yerel seyehat acentası ile çalışıyoruz.)



77) agenda; (isim) gündem, gündemde olan konular , ajanda Did you have any information about the meeting’s agenda? ( Toplantının gündemi hakkında bilgin var mı?) a list of items to be discussed at a meeting We have a very full agenda of issues to discuss. on the agenda The next item on the agenda is the publicity budget. 78) agent; (isim) acente, temsilci, ajan, vekil Did you call the travel agent? (Seyehat acentasını aradın mı?)



79) aggressive; (sıfat) agresif, saldırgan, kavgacı She gets aggressive when she’s hungry. (Acıkınca agresifleşiyor.)



80) ago; (zarf) önce I went to Spain a long time ago. (İspanya’ya çok uzun zaman önce gittim.)

Dem adlı kişinin imzası
Umrumdışı ツ

  Alıntı ile Cevapla
Alt 27.Temmuz.2023, 15:46   #9
Durumu
Çevrimdışı
Dem
Umrumdışı...
 
Dem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Standart Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - A Harfi

80) ago; (zarf) önce I went to Spain a long time ago. (İspanya’ya çok uzun zaman önce gittim.)



81) agree; (fiil) aynı fikirde olmak, kabul etmek, hemfikir olmak , mutabık omak Sometimes I agree with her ideas. (Bazen onun görüşleriyle aynı fikirde oluyorum)



82) agreement; (isim) anlaşma, sözleşme, uzlaşma, mutabakat The agreement was signed by the member countries. (Anlaşma, üye ülkeler tarafından imzalandı.)



83) agricultural; (sıfat) tarımsal, zirai Agricultural production has been raised for the last ten years. (Son on yıldır tarımsal üretimde artış meydana geldi)



84) ah; (ünlem) of , ah, vah Ah, this is delicious. (Of, bu çok lezzetli.)



85) ahead; (zarf, sıfat) zf.; ilerde, leriye s.; öndeki I will walk ahead. (İleriye yürüyeceğim)



86) aid; (isim, fiil) i.; yardım , yardımcı f.; yardım etmek, I joined a medical aid programme. (Tıbbi yardım programına katıldım)



87) aide; (isim) emir kulu, emir yaveri, yardımcı She worked as nurse’s aid for three years. (3 yıl hemşire yardımcısı olarak çalıştı.)



88) AIDS (isim) aids AIDS research have been done for years in this institute. (Bu enstitüde AIDS araştırması yıllardır yapılıyor.)



89) aim; (isim, fiil) i.; hedef, amaç f.; amaçlamak , hedeflemek His main aim in life is to earn a lot of money. (Onun hayattaki asıl hedefi çok para kazanmak.)


90) air; (isim, fiil) i.; hava f.; havalandırmak – to be on air : yayında olmak I need some fresh air, let’s go out. (Biraz temiz havaya ihtiyacım var, haydi dışarı çıkalım.)

Dem adlı kişinin imzası
Umrumdışı ツ

  Alıntı ile Cevapla
Alt 27.Temmuz.2023, 15:48   #10
Durumu
Çevrimdışı
Dem
Umrumdışı...
 
Dem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Standart Cevap: Oxford 3000 İngilizce Türkçe Sözlük - A Harfi

90) air; (isim, fiil) i.; hava f.; havalandırmak – to be on air : yayında olmak I need some fresh air, let’s go out. (Biraz temiz havaya ihtiyacım var, haydi dışarı çıkalım.)



91) aircraft; (isim) uçak, hava taşıtı This aircraft can carry 300 people. (Bu uçak 300 kişi taşıyabilir.)


92) airline; (isim) havayolu I prefer international airlines. (Uluslararası havayollarını tercih ediyorum.)



93) airport; (isim) havalimanı, havaalanı We should get to the airport before the flight time. (Uçuş zamanından önce havaalanında olmalıyız.)



94) album; (isim) albüm, plak Young singer released a new album last week. (Genç şarkıcı geçen hafta yeni bir albüm çıkardı.)



95) alcohol; (isim) alkol, içki Alcohol is vitally dangerous for the liver.



96) alive; (sıfat, zarf) s.; canlı, sağ zf.; canlı canlı Is your grandfather still alive? (Senin büyükbaban hala sağ mı?)



97) all; (isim, zamir, sıfat , zarf) i.; bütün, tümü , her şey zm.; hepsi s.; bütün, tamamı zf.; bütünüyle , tamamıyla His all relatives attended his wedding. (Düğününe bütün akrabaları katıldı.)


98) alliance; (isim) ortaklık, ittifak, müttefiklik, antlaşma The government is now in alliance with the non governmental organizations. (Hükümet şuanda sivil toplum kuruluşları ile ortaklık içerisinde.)



99) allow; (fiil) izin vermek You are not allowed to go out until you finish your homework. (Ödevini bitirene kadar dışarı çıkmaya izinli değilsin.)


100) ally; (isim, fiil) i.; müttefik ülke, müttefik f.; katılmak, birleşmek The Britain was the ally on World War I . (İngiltere I. Dünya Savaşı’nda müttefik ülkeydi.)

Dem adlı kişinin imzası
Umrumdışı ツ

  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Onurcan ve Sözlük Konuları Candres IRCMedya Sözlük 2 28.Temmuz.2023 08:47
İrcMedya Sözlük Yorumlarına Gülmek Candres IRCMedya Sözlük 3 18.Temmuz.2023 23:08
Google Bard Artık Türkçe Konuşabiliyor! Extraction Teknoloji Dünyası Haberleri 0 14.Temmuz.2023 00:48
"Kuru Otlar Üstüne"nin Türkçe Afişleri Yayınlandı! DeepSilence Sinema Kulübü 0 08.Temmuz.2023 13:16


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:45.


Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions Inc.